Sahabe döneminde din hep birinci planda yer alıyordu. O mübarek insanlar bütün hayatlarını İslam`a göre düzenliyorlardı. İslam`ı yaşamak ve yaşatmak en önemli gayeleriydi…
Daha sonra gelenlerde ise din öncelikli olmaktan çıktı. Artık onların gündemini daha çok mal, mülk, servet, saltanat, ganimetler, yeni yeni ülkeler fethetmek meşgul ediyordu….
Büyük kitleler belki de bu yüzden dinlerini öğrenmeye vakit ayıramadılar. Dindeki bu eksikliklerini de, o devirde ilimle uğraşan, medreselerde müderrislik yapan ilim adamlarının bilgisine başvurarak gidermeye çalıştılar…
Ebu Hanife, İmam Şaafi, Imam Malik, Ahmed bin Hanbel, Caferi Sadık, İbni Hazm gibi insanlar işte o medreselerde yetişen ve hocalık yapan bu ümmetin büyük alimlerindendir, ancak onlar hiçbir zaman „biz bir mezhep kuruyoruz, bizi taklid edin“ demediler….
Artık insanlar dini hayattaki problemler için zahmet çekmiyor, araştırmaya girmiyor sadece bu alimlere danışarak çözüme ulaşıyorlardı…
Bu durumdan devrin yöneticileride faydalanır oldu zamanla…Bazı uygunsuz icraatlarını bu alimlere onaylatmak istediler… Onaylayanlar „Saray Mollası“ ünvanını alarak rahata kavuştu, onaylamayanlar ise işkenceler uğradı. Kimiside haytından oldu, Ebu Hanife gibi…
Yıllar geçtikce Kitap ve Sünnet`ten uzaklaşıldı, ve maalesef „Mezhep“ kelimesinin manasını bile bilmeyen insanlar tarafından „Mezhepcilik“ savunulur oldu…Evet bu tarihi seyri daha da detaylandırarark uzun uzun anlatmak mümkündür..
Şimdi BİZ bu konuda nasıl davranalım ?
„Biz cahiliz, mukallidiz, Kur`anı anlayamayız, sünneti bilmeyiz, ömrümüzün sonuna kadar uğraşsak bile eski alimlerin bilgisine yetişemeyiz“ diye onları körü körüne taklid mi edelim ?
Yoksa, „Biz Mezhep filan tanımayız, onların hepsi sapık, bizim bilgimiz bize yeter“ diye bu tarihi mirası yok mu sayalım ?
İfrat ve Tefritten Rabbimize sığınarak diyoruz ki;
Biz Tevhid Nesli olarak dinimizi önce Kur`andan ve onun canlı örneği Rasulullah`tan öğreniriz.. Elbette ki, Rasulullah`ın Kur`ana aykırı bir söz söylemiyeceğinin bilincinde olarak…
Bütün bunlardan sonra yinede konuları anlamada zorluk çekersek o zaman önceki alimlerimizin görüşlerine müraacat ederiz… Elbette ki, şeytanın hiç boş durmadığını ve alimlerin kitaplarının da korunmuş olmadığını hesaba katarak…
|