ANASAYFA

TASAVVUF

PORTRELER

ZİYARETCİLER

NAMAZ

ÖNCÜLER

EFENDİMİZ

MAKALELER

KADIN -AİLE

KUR`AN ve BİZ


   
  Kuran ve Biz - www.kuranvebiz.com
  Evler dösemekti
 
 

 

 EVLER DÖŞEMEKTİ BENDEKİ TASA… 



 

Gönderen; Sıraç

 

Kerpiçten yapılmış, üzeri hurma dallarıyla örtülmüş basit, sade bir ev... Ev içinde bir avuç arpa, odanın bir tarafında o miktarda (deri tabaklamada kullanılan) karaz yaprağı, bir tarafında da henüz tabaklanması tamamlanmamış bir pösteki...

Bir hasır ve üzerinde uyurken O mübarek vücuduna iz yapacak derecede sert bir hasır..."

 

Gördüğünde Hz. Ömer’i ağlatan bu manzara, âlemlere rahmet, her şey yüzü suyu hürmetine yaratılan en Sevgilinin hane-i saadetinden başkası değil.

Yaşadığımız ortamlarla hâne-i nebeviyi karşılaştıramayacak kadar konfor ve eşya kalabalığı arasında kaybolmuş durumdayız. Biraz düşününce Efendimiz´in (sav) evinin, yaşadığımız dönemde en düşük gelirli fukara evlerinden bile kıyas kabul etmeyecek kadar sade olduğunu görüyoruz.Sadelik ve tevazu anlayışımız o kadar değişti ki sade bir ev denilince, en az iki oda bir salon, sade çizgiler taşıyan ve sayıca az mobilyalarla ve eşyalarla ama ille mobilyayla ve eşyayla döşenmiş, belki içinde dev ekran plazma tv, bahçesinde havuz olmayan bir ev geliyor aklımıza. Efendimizin (s.a.v) hânesindeki sade görünüm, uzlete çekilmiş mutevazı hayatı seçen dervişte bile yok artık. Bir lokma bir hırka felsefesi dillerde kafiyeli bir söz sadece...

Eşyaya olan bağlılığımız her geçen gün artmakta, cep telefonsuz neredeyse evimizin karşısındaki bakkala gidemez olduk. Bilgisayarımızda olan herhangi bir aksama tüm hayatımızı felç edebiliyor. Hanımlar için dolap ve vitrinlerdeki kullanılmayan eşyaların sayısının artması, beylerin arabalarına aile fertlerinden biri kadar özen göstermesi normal ve kabul edilebilir sandığımız anormal hassasiyetlerimizden bir kaçı...

 

Evlerde uzun zamandır dokunulmayan, sadece temizlenmek için el sürülen eşyalardan oluşan kabarık bir liste gün gittikçe uzamaya başlıyor.

Bir yanda evlendiklerinden beri yemek, yatak odası takımı, beyaz eşya, oturma grubu taksitleri ödeyen çiftler, diğer yanda çeyizi bir sedir, yüzü keçi derisinden bir yün yatak, içi hurma lifi dolu bir yastık, bir battaniye, bir kilim, su içmek için bir maşrapa, bir gömlek olan ve bu eşyaları ömrü boyunca kullanan, kapısındaki perdeyi görünce Efendimizin (s.a.v) ziyaret etmeden geri döndüğü " Ben Fatımanın kapısında öyle bir perde gördüm ki, üzerinde bir takım resim ve nakışlar vardı ondan hoşlanmadığım için geri döndüm.

Zira benimle dünya arasında hiç bir ilgi yoktur. Benim bu kadar aşırı süs ve faydasız şeylerle, israflarla hiç alakam yoktur." demesi üzerine tereddütsüz Efendimiz´in emirleri gereğince perdeyi çok ihtiyaç ve sıkıntı içinde çırpınan bir kimsenin evine hediye edip gönderen Hz.Fatıma ve Hz.Ali...

Eğer eskiyecek, aşınacak, kirlenecek korkusuyla bir eşyayı kullanmaktan ziyade onun sadece bakımı ile ilgileniyorsanız... Kredi kartı borcunuz, aylık eşyaya ayırdığınız taksitleriniz, ödemeleriniz yaşamınızı yönlendirmeye başladıysa...
Bir eşyanın aksaklığı, arızalanması ya da zarar görmesi hayatınızda ciddi problemlere sebeb oluyorsa, teşhis belli... Siz değil, eşya sizi kullanıyor demektir. Yani eşya sizin değil, siz eşyanın hizmetine girmiş durumdasınız artık.

Eşyaya hak etmediği bu değeri vermekle ona insana hükmetme yetkisi verdiğimizin ve belki de onu putlaştırdığımızın farkında değiliz. Tüm bunlar esasında şimdiki evlerde eşyalar oturuyor, insanlar ayakta dikiliyor diyen görüşü destekler nitelikte. İpek başörtüsünün ütüsünün bozulmaması, markalı şık takım elbiselerinin dirsek ve dizleri yıpranmasın fikriyle ibadetlerini erteleyen modern müslüman ise eşyanın kulluğuna girmiş çoktan.

Resimler var Asr-ı Saadetten ve günümüzden...

Yan yana getiremediğimiz, mukayese edemediğimiz, aradaki uçurumu, dağlar kadar farkı yok etmeye çalışmayı akıl bile edemediğimiz resimler... Oysa bu resimler bize hayat yolunda önümüzde rehberlik edecek yegâne hakikatler.

İşte uzun uzun baktıktan sonra altına notlar düşülecek, ibret alınacak bir fotoğraf daha saadet çağından: Efendimiz(s.a.v) zamanında müslümanların Hayberin zengin tarımsal topraklarını fethetmeleri neticesinde İslam toplumu daha rahat bir safhaya ulaşır. Fakat toplumun büyük bölümünün hayatına yansıyan rahatlık ve kolaylık, Peygamberimizin (s.a.v) evini etkilemez. Hz. Peygamber (s.a.v), her zaman olduğu gibi, kendisi ve ailesinin en sade hayatı sürdürmeleri için gerekli olan asgarî ihtiyaçlardan fazlasına izin vermeyince, değişen şartlar karşısında eşlerinin, öteki Müslüman hanımların yaşadığı rahatlıktan pay almak istemeleri kaçınılmaz olur. Bu düşüncelerle onlardan kimisi Peygamber Efendimizden (s.a.v) elbise, kimisi ziynet eşyası, kimisi de daha başka şeyler isterler.

Bu istekler, ömrü boyunca sade bir hayat yaşamış, fânî dünyanın ziynetine, geçici güzelliklerine değer vermeyen Peygamberimiz´i (s.a.v) rahatsız eder elbette. Efendimiz (s.a.v) yaşayışının ve hayat standartının toplumun hayat standartının üstünde olmasını istemiyor, onlardan biri gibi yaşamak, hatta onlardan daha fazla sıkıntıya katlanmak istiyordu.
 

İşte hanımlarının bu gibi talepleri üzerine Ahzab sûresinin 28. ve 29. âyetleri inmiştir:

 

"Ey Peygamber! Hanımlarına şöyle de: Eğer dünya hayatını ve süsünü istiyorsanız gelin, boşanma bedellerinizi verip hepinizi güzellikle salıvereyim. Eğer Allahı, Peygamberini ve ahiret yurdunu istiyorsanız, iyi bilin ki Allah, içinizden iyilikte bulunanlar için, büyük bir mükafat hazırlamıştır."

 

Hz. Peygamber (s.a.v), yukarıdaki iki ayeti, nazil olduktan hemen sonra eşlerine tebliğ ettiği zaman hepsi ayrılmayı kesinlikle reddettiler ve "Allahı, Peygamberini ve ahiret hayatını" seçtiklerini bildirdiler.

 

Efendimiz (s.a.v) "Kölenin yediği gibi yerim, kölenin oturduğu gibi otururum. Çünkü ben bir kuldan başka bir şey değilim." derken bunun sadece kendisi için mi geçerli olduğunu anlatmak istemişti? Peygamberimizin (s.a.v) böyle sade bir hayatı seçmesindeki hikmet, ümmetine mübah olan bazı şeylerden bile ehl-i beytini men etmesinin ardındaki sebep neydi?

 

 Efendimiz istese Allah (c.c) Habibim diye hitap ettiği Peygamberine enva-i çeşit nimetler lütfetmez miydi? Ashabı Onun için her şeyi feda etmeye hazır değil miydi? Efendimiz´in bize vermek istediği mesaj üzerinde ısrarla, dikkatle, önemle durup düşünmeliyiz.
 

Çünkü O (s.a.v) evvela kendisinin yaşamadığı hiçbir şeyi ümmetinden istemedi, kendisinin yapmadığı hiçbir şeyi ümmetine tebliğ etmedi.

Lüks, konforlu, rahat hayatlar yaşama pahasına feda ettiklerimiz, müze salonuna çevirdiğimiz evlerimiz sandığımız gibi hayatımızı daha mı anlamlı, yaşanılır, huzurlu kılıyor acaba? O halde hiç bir asırda görülmeyen akıl ve beden hastalıklarındaki bu hızlı artışın, mutmain olamayan kalplerin çoğalma nedeni nedir?
 

Eşyalar içinde boğulan, dört duvar arasında kendine çizdiği sınırlarla sıkışıp kalan insanın ihtiyaç duyduğu, yokluğunu hissettiği eksiklik nedir? Rabbimiz, insanı yeryüzünde halife olarak yaratmışken, bu rütbe, insanın değerini ve diğer varlıklar arasındaki seçkin yerini gösterirken, onun değerini meleklerin secdesiyle tescil ettirmişken, evrendeki her şey insanın emrine verilmişken, eşyanın hakimi değil de, esiri olmak.

 

 

 

 

 

 





Suyumuz bitse kim bize su indirebilir

 
  Bugün toplam 8 ziyaretçimiz var  
 
Diese Webseite wurde kostenlos mit Homepage-Baukasten.de erstellt. Willst du auch eine eigene Webseite?
Gratis anmelden